Harry Potter ve Lanetli Çocuk
Yazarlar:J.K. Rowling, John Tiffany ve Jack ThorneSayfa Sayısı: 360Yayınevi: Yapı Kredi YayınlarıPuanım:6/10
Öncelikle
belirtmek isterim ki ben gerçek bir Harry Potter fanıyım. 7 kitabı liseye
başladığım ilk ay bir çırpıda bitirmiştim. Sadece 5. Kitabı 4 günde bitirdiğimi
biliyorum. Uykusuz kalma pahasına sabahlara kadar okumuş ve başımın döneceğini,
midemin bulanacağını bile bile her sabah serviste bu seriyi hunharca okumuş
biri olarak Harry Potter’in bu yeni kitabını çıkar çıkmaz okuma ihtiyacı
hissettim.
Baştan belirtmek isterim kitabın gerçek yazarı
Jack Thorne olmasına rağmen ben yazarı Rowling olarak yazacağım. Bunu
belirtmemin sebebi şu ki bundan sonra hunharca yazmış olduğum eleştirilerimi birinin okuduktan sonra çıkıp “ama kitabı Rowling yazmadı ki” gibi bir
eleştiri alacağımı bildiğim için. Hatta bu tarz cümleleri internette okudum da.
Kitabı Rowling belki direk kendisi yazmadı ama kitabı onaylayıp arka kapağına
serinin 8. Kitabı diye yazılmasına vesile olan ta kendisi. Ondan kimse
Rowling’i savunmaya kalkmasın. Rowling’in de savunulacak da hiçbir tarafı
kalmadı. Harry Potter’dan sonra yazdığı edebi değeri düşük kitaplarla okurların
gözünde iyice kredisini doldurmaya başladı. Bir de sırf günümüzde birilerine
yaranacağım diye Harry Potter serisindeki bazı karakterlerin bazı özelliklerini
değiştirmeye çalışması Rowling’i benim
gözümde iyice düşürdü. Buna örnek olarak Albus Dumbledore’u örnek verebiliriz.
Bildiğiniz üzere son 10 yılda Avrupa ve Amerika’da diziler üzerinden
eşcinsellik baya bir meşrulaştırıldı. Haliyle bu durumdan prim yapmak isteyen
Rowling de derhal Dumbledore’un eşcinsel olduğunu açıkladı. Hermione faciasını da
diğer bir örnek olarak verebiliriz. Bu 8. Kitabın tiyatrosunda bir anda
Hermione karşımıza zenci olarak çıktı. Yahu neyi kanıtlamaya çalışıyorsun
Rowling! Bir de bu durumu eleştirenlere “ben hiçbir zaman Hermione’nin zenci
olmadığını söylemedim ki” gibi bir lafla kıvırdı. “Sayın okurlarım ben çok kötü
bir yazarım. Bir karakteri betimlemekten bile acizim” dese aynı anlama gelirdi. Kaldı ki seri de
zenci karakterler de vardı. Başrollerin birisini zenci yapmazsam beni ırkçı görürler
gibi bir düşünceye kapılmış olabilir. Ama ben bu iki durumu tribünlere oynamak
olarak görüyorum. Neyse J. K. Rowling’i bu kadar yermek yeter. Biraz da şu yeni
çıkan kitabı yerelim.
Kitapla ilgili ilk tereddütlerim kitabın
serinin diğer kitapları gibi roman değil de tiyatro olmasıydı ama bu
tereddütlerim kitabı ilk aldığımda tamamen ortadan kalktı. İlk defa bir tiyatro
okuyan ben bu türü beğendim diyebilirim. Bir süre sonra kitap benim gözümde
romandan farkı kalmadı. Bir arkadaşım “Betimleme yok nasıl okuyorsun bunu böyle?”
demişti. Ben de kitabı okumadan böyle düşünüyordum ama gördüm ki sahnenin nasıl
olması gerektiğini ya da karakterlerin tavırları çok güzel bir şekilde
betimleniyor. Kitabı beğenmesem de tiyatro olarak izlemek çok isterim.
Dekorlar, sahne falan muazzam olacağını düşünüyorum. Okurken de bazı yerleri
nasıl sahnede göstermişler diye düşünmeden de edemedim. Özellikle büyü yapılan
sahneleri oynamak çok zor olsa gerek.
Şimdi gelelim biraz da
karakterleri anlatmaya. Kitap Harry’nin oğlu Albus Severus Potter’in üzerinden
gidiyor. Albus’un bir büyük abisi ve küçük kız kardeşi var. Abisiyle kız
kardeşini bir iki sahne dışında göremememiz biraz bana eksiklik gibi geldi.
Keşke Rowling bu karakterlerle ilgili bir iki bölüm daha koysaydı kitaba. Albus’un
abisi James başarılı bir öğrenci. Albus ise aksine abisi kadar başarılı değil.
Albus’un kendi içinde bazı bunalımları var. İnsanların kendisine Albus Potter
değil de Harry Potter’in oğlu olarak bakmasına bıkmış. Biraz tavırları asi bir
çocuğu andırıyor. Bu durumun Geekyapar.com’da bir yazıda eleştirildiğini
gördüm. Neymiş bu oğul Harry’e yakışmamış. Ne bekliyorsunuz illa çok başarılı
bir çocuk mu olmalıydı? Yazar biraz ergensi hareketler koymuş ve bir ünlünün
çocuğu olmasından dolayı sorunlar yaşamasını gayet iyi göstermiş ve de Albus’un
yaşı daha 15-16. Bu yüzden pek de Albus’un karakterik özelliklerini eleştirmek
bana garip geliyor. Kaldı ki o yazı da Malfoy’un oğlunun iyi olması garip
karşılanmıyor hatta bu duruma yazan arkadaş baya hoş karşılamış. O bakış
açısıyla da Malfoy’un oğlu da Malfoy’a benzemeliydi. Bana göre Albus
karakterinde öyle çok büyük diyebileceğimiz hatalar yoktu. Bu arada Geekyapar’daki
yazıda katılmadığım bir iki nokta olsa da arkadaşın çok güzel bir şekilde kitabı
eleştirdiğini söylemeden edemeyeceğim. Neyse biz gene dönelim kendi yazımıza.
Harry Potter karakteri karşımıza
çocuğuyla sorunları olan bir baba olarak çıkıyor. Tipik bir baba karakteriydi
benim hoşuma gitti. Aynı şekil Harry’nin eşi Ginny’nin katrakterik özellikleri
de hoşuma gitti. Karakterlerde bir sorun yoktu. Her birini okurken azıcık da
olsa eski seriden bir esintiler buldum ve özlem giderebildim. Ondan çok
karakterlere girmeden kitaptaki en büyük sorun olan zaman kavramına geçiyorum.
Bildiğiniz üzere zamanda yolculuk
kavramıyla serinin üçüncü kitabı olan Azkaban Tutsak’ında Hermione’nin zaman
döndürücüsü sayesinde tanışmıştık. O kitaptan anlamıştık ki Harry Potter
kitaplarının evreninde bir zaman bir kere yaşanır. Asla paralel evrenler
oluşmaz. Zaman döndürücü sayesinde geçmişe dönebilirsin ama asla kaderi
değiştiremezsin gibi bir mantık vardı. Örnek verecek olursak şuan bu cümleyi
okurken kimse size müdahale etmediyse kimsenin sizi o anda gelecekten gelip
müdahale etmeyeceği anlamına gelir. Mesela bir saat sonra bir arkadaşınız zaman
döndürücüyle geçmişe dönse ve sizin o anda o cümleyi okumanıza engel olmak
istese bile bunu yapamaz, yolda başına bir şey gelir ama yapamaz. Çünkü zaman
bir kere yaşanır yapsaydı zaten siz bunu görecektiniz. Bu mantık sayesinde de
Harry Potter evreninde asla paralel evrenlerin oluşmayacağı anlamına geliyordu
taki Rowling bu yeni kitapta bu zaman kavramının içine edene kadar. Lanetli
çocuk’un ilk perdesinde anladık ki bu zaman döndürücüler çeşit çeşitmiş. Öyle
kafana göre her zaman döndürücüyle istediğin zamana gidilemediğini öğreniyoruz.
Bazı zaman döndürücüleriyle sadece 2-3 saat geriye gidebilirken bazısıyla
sadece geçmişte 5 dakika geçirebiliyorsunuz. Şu ana kadar ki durum da hiçbir sıkıntı
yok. Hatta zaman döndürücülerinin çeşit çeşit olması hoşuma da gitti. Sorun bu
yeni kitapla geçmişe gidip zamanı değiştirebiliyor olunmasıydı. Yani yeniyetme
bir çocuk rahatlıkla geçmişe gidip Voldemort’un yaşamasına vesile olabilir. Anlayacağınız
Harry Potter evrenine tamamen ters bir zaman kavramı karşımıza çıkmış oluyordu.
Hadi yazarın bu zaman kavramını değiştirmesine eyvallah diyelim de yazar bu
yeni zaman kavramını da çok basit götermiş. Bunu bir örnekle anlatayım. Harry
ve Malfoy’un oğlu Scorpius zamanda geriye gidip normal olayların akışında ufak
değişiklerin olmasına vesile olurlar. Ve bu durumdan sonra hemen normal zamana
geri dönerler. Normal zamana döndüklerinde Albus Potter öğrenir ki bu
yaptıkları değişikle Ron ve Hermione evlenmemiştir ve başka bir değişiklik
olmamıştir. Koca bir evlilik değişiyor ve kaderde başka bir değişiklik olmaması
ilginç doğrusu. Ron ile Hermione’nin evlenmemesi Albus Potter’in doğup
doğmamasını bile etkileyebilecekken böyle basit bir şekilde zamanda bir iki bir
şeyin değişmesi açıkçası çok acemice kalmış. Hadi bu duruma da eyvallah
diyelim. Başka bir sorun daha var. Albus Potter normal zamana döndüğünde Ron
ile Hermione’nin evli olduğunu düşünmesinden dolayı babasına ve
çevresindekilere bununla ilgili şeyler söylüyor. Çevresindekilerin tepkisi ise
aklı karışmış falan oluyor sadece. Ulan ben böyle bir dünyada yaşasam direk “bu çocuk herhalde zamanda yolculuk yapmış”
diye aklımdan geçiririm ama ne hikmetse kitapta kimse bundan şüphelenmiyor. En
son Harry’nin kafa da ampül yanıyor da bir şeyler anlıyor.
Daha
kitapla ilgili konuşulacak çok şey
olmasına rağmen burada bitiriyorum. Verdiğim 6 puan tamamen Harry Potter’in
hatrına vermiş olduğum puan. Yoksa 5 vermeyi bile düşünmüştüm kitaba. Umarım
yeni kitaplar yazılarak daha da bu evren batırılmaz. Gene de bu kadar
eleştirmeme rağmen başta da belirttiğim gibi tiyatrosuna gitmek muazzam olurdu.
Sırf şu tiyatroyu izlemeye Londra’ya gitmek isterim. Nasip belki bir gün Türkiye’de oynatılır ve
ben de o salonda bu tiyatroyu izliyor olurum.
Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.
5 Yorumlar
Rowling hakkinda söylediğin her şeye harfi harfine katiliyorum. Bende buyuk bir HP fani olmama ragmen bu kitabi okumadim. Cocuklugumu bu kitabi okuyarak bitiremem cidden devam kitabi yazilmasi o kadar saçma ki
YanıtlaSilOkumamakla en iyisini yapıyorsunuz. Aslında güzel bir kitapla devam ettirilseydi bence sorun olmazdı ama işte Lanetli Çocuk hiç iyi değildi.
SilEğer Fantastic Beasts and Where to Find Them filmini izlemediyseniz size öneririm. Harry Potter dünyasına bire bir bağlı kalmışlar. İzlerken çok eğlenmiştim.
Evet, filmine gittim çok beğendim ve eğlendim ama bana Harry Potter'ın verdiği hissi veremedi.Yine de güzel bir filmdi ama heyecanla Dumbledore ve Grindelwald düellosunu beklitorumm
SilBen gene Harry Potter havasını biraz da olsa aldım. İkinci film de mi gözükecek Dumbledore?
SilSon filmde olucak yani baya bir var :)
Sil