Saat 18.05’te yatakta yatmış telefonda oyalanırken 18.45’te
olduğunu düşündüğüm Bohemian Rhapsody filminin seansının 18.15’te olduğunu fark
ettim. Son seanstı ve 3 ay önce çıkan bu filmin muhtemelen son seansıydı.
Hızlıca kalkıp bisikletimle 18.25te filme yetiştim. Sağ olsun Cinemaximum’un
reklamları uzun olduğu için gittiğimde daha film başlamamıştı. Belki cahil
diyeceksiniz ama filmle ilgili hiçbir fikrim yoktu. Sadece Oscar’a aday
olduğunu biliyordum ve filmin güzel olacağını tahmin ediyordum. Filmin
afişinden bir Gangster filmi olabileceğini bile düşünmüştüm. Başka bir
cahilliğim de ne Queen’i tanıyordum ne de Freddie Mercury’i. İzlerken “Ana, bu
müzik de mi bunlara aitmiş” dedim. Tabi bunu Bohemian Rhapsody parçası için
demedim. Herkesin bildiği “we are the champions” ve “we were rock you”
parçaları için dedim. Bir zahmet bu parçalar için de söyle dediğinizi duyar
gibiyim. Müzikle alakam dinlemek dışına gitmediği için pek sanatçı vs ismi
bilmem. Abim de yılda bir yeni çıkan yabancı güzel şarkıları alırım ve dinlerim
bu kadar. Tabi bu cahilliğimi değiştirmiyor. :D Ama şöyle bir şey var ki benim
gibi hiçbir şeyi bilmeden izlemek de epey güzel oluyor. Hiçbir şey bilmediğin için senin için bir
sonraki sahnede ne olacağı tamamen sürpriz oluyor. Şöyle bir filmi sıfır
spoiler ile izleyen de bir benimdir herhalde. Tabi benim bu durumuma imrenen de
vardır. Düşünsenize çok sevdiğiniz bir yapıtı kafanızın içinden siliyorlar ve bu
yapıtı hiç izlememiş bir şekilde tekrar izliyorsun. Muhteşem bir şey değil mi?
Neyse
cahilliğimi bir kenara bırakıp filme biraz da gelelim. Filmin uzunluğu hiç
yanıltmasın sizi hiç sıkılmıyorsunuz. Müzikler filmin içine çok iyi
serpiştirilmiş. Film Quenn grubundan çok Freddie Mercury’inin üzerinde
yoğunlaşmış. Freddie'yi hepimizin Mr. Robot'tan tanıdığımız Rami Melek çok güzel bir şekilde oynamış. Başta da belirttiğim gibi Freddie hakkında hiçbir fikrim olmadığı için sanatçıyı
öğrenme açısından benim için çok yararlı oldu. Tabi bir arkadaşımla film hakkında
konuştuğumda bana Freddie’nin hayatını çok yüzeysel anlattıklarını ve bazı
detayları gereksiz uzattıklarını söyledi. Bu tarz yorumlara internette de çokça
rastladım. Sanatçının fanları için biraz kötü bir durum olsa gerek ama benim
gibiler için bu durumun çok da sorun olacağını düşünmüyorum.
Bu tarz
biyografi filmlerinde bazen anlatılan kişiyi aşırı göklere çıkarabiliyorlar ama
bu filmde Freddie’yi ne aşırı ilahlaştırmışlardı ne de aşırı yerin dibine
sokmuşlardı. Bu açıdan benim için film baya gerçeğe göre uyarlanmış gibi geldi.
Filmdeki
en hoş durumlardan biri de bazı konser sahnelerin birebir verilmesiydi.
Özellikle 13 temmuz 1985'te Philadelphia Jfk ve Londra Wembley Stadyumu'nda eş
zamanlı olarak gerçekleştirilen tüm zamanların en büyük konserlerinden biri
olan Live Aid'in Queen performansı filme birebir aktarılmıştı. Piyanonun
üzerinde bulunan içeceklerden tutun Freddie’nin üzerindeki kıyafete kadar.
Bu
saatten sonra sinemada izlemeniz çok zor ama bu film müziklerin tadının daha
iyi çıkarılabilmesi için mutlaka sinemada izlenmesi gerek. Tabi evinizde güzel bir
ses sistemiyle de izlerseniz sorun olmayacaktır. Sakın sinema çekimi izleme gibi garip
fantezilere girmeyin. Yazık edersiniz filmi. Neyse lafı fazla uzatmadan artık
yazının sonuna geleyim. Benim filme puanım 9/10. Herkese filmi tavsiye ederim.
Şimdiden izlememiş arkadaşlara iyi seyirler dilerim.
Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.
0 Yorumlar