Kitapta
farklı konulardan bahsedildiği için ilgimi çeken bölümler hakkında inceleme
yazmaya çalışacağım. Gelelim şimdi “Doğru Şeyi Yapmak” isimli ilk bölümümüzdeki Fiyat Şişirme
konusuna.
Fiyat Şişirme
Bu
bölümde sorgulanan durum kasırga, deprem gibi ekstrem durumlarından sonra
satıcılarının fiyatları aşırı bir şekilde arttırmaları ne kadar doğrudur ve de
bu fiyat şişirmelere karşı devletin tutumu ne olmalıdır? İlk başta serbest
piyasa ekonomisinden ve de arz talep dengesinden dolayı satıcıların veya
üreticilerin fiyatları arttırmaları mantıklı gelebilir. Sonuçta kaynaklar
sonsuz değildir ve satıcının elinde istediği kadar ürün yoktur. Bu yüzden yaşanan
ekstrem durum sonrası oluşan talep patlamasına fiyatları yükselterek karşılık
verecektir. Fiyatların yükseldiğini gören diğer bölgelerdeki üreticilerin de
iştahı kabaracak ve de ürünlerini doğal afetin yaşandığı bölgede satmak
isteyecektir. Bu sayede afet bölgesinden ürün sıkıntısı minumuma inecektir. Ama
sorun şu ki tüketiciler bu satın aldıkları ürünleri hür iradeleri ile değil
tamamen mecburiyetten almalarıdır. Yani burada insanın zor durumundan
faydalanma konusu vardır. Acaba bu durum ne kadar etiktir? Bir de bu artan
fiyatları karşılayamayacak tüketicileri de düşününce işin içinden çıkılmaz bir
hal alacaktır. İşte burada devletin müdahalesi şarttır. Devlet serbest piyasa
ekonomisi deyip bu yaşanan ekonomik krize karşı tarafsız kalmaya çalışırsa
sosyal devlet ilkesinden bir hayli uzaklaşmış olur. Bu yüzden yapacağı
denetlemeler ile aşırı bir şekilde fiyat şişirme yapan üretici veya satıcılara
para cezası vermesi benim görüşüme göre oldukça mantıklıdır. Tabi bu açgözlü
satıcılardan gelen paraların doğal afetin yaşandığı bölge için kullanılması
şartıyla. Bu cezalar da öncelikle insanların kullandığı temel ürünlerin
fiyatlarını arttıran satıcılara karşı gelebilir. Devlet bu hususta insanların
kullanması gerektiği temel ürünleri belirleyip bu ürünler için satıcılarında
zor duruma düşmesini engelleyecek şekilde sabit bir fiyat da belirleyebilir.
Olaya
bir de farklı açıdan bakmak istiyorum. Yazımın başında da söylediğim iktisatın
ilk dersinde öğretilen bir laf var: “İhtiyaçlar sınırsız, kaynaklar sınırlıdır.”
Bu laf açgözlü insanlar tarafından söylenmiştir. Dünyanın en zengin yüzde 1'lik
kesimi küresel servetin %82'sine sahip olursa tabi kaynaklar sınırlı olup
kimseye yetmez ve en ufak bir doğal afet ya da ekonomik krizde geri kalan
%99luk kesim zor duruma düşer. Ne zamanki Forbes’in en zenginler listesindeki
insanların servetlerinin milyardan milyona indiğini görürüz belki o zaman
dünyadaki tüm kaynaklar bütün insanlara yetiyor diyebiliriz. Şimdilik bu konuyu
burada kesiyorum. İleriki bölümlerde de bolca bu konuya değineceğiz. Dünyadaki
adaletsizliğin, aç gözlülüğün çok iyi anlatıldığı bir kitap da tavsiye edeyim.
Bu kitabı aynı zamanda 7 Ekimde Bursa okuma Grubu ile de tartışacağız. Kitabın
ismi: Filler Sultanı İle Kırmızı Sakallı Topal Karınca
Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.
0 Yorumlar