Hasan Ali Toptaş, Taciz olayları ve Twitter'da linç kültürü - Ahmed Yasir Orman

Hasan Ali Toptaş, Taciz olayları ve Twitter'da linç kültürü

Geçtiğimiz günlerde Twitter’ın gündeminde erkeklerin kadınlara yaptığı tacizler gündem oldu. Linç kültürünü seven Twitter halkı da bu konular hakkında bir sürü şey yazdı, yargısız infazlar yaptı. Bu linçlemeler sonunda intihar eden bile oldu. Bir sürü ünlü kişiye kimsenin istemeyeceği taciz iddialarında bulunuldu. Bu iddialara konu olan bir kişi de Hasan Ali Toptaştı. Hasan Ali Toptaş’ı sevmeyen kişiler direkt ben zaten tahmin etmiştim gibi lafları pusuda bekler gibi direk yazdı. Hasan Ali Toptaş’ın söylediği bir özür mesajı ile “Aha itiraf da etti!” gibi laflar da edildi. Linçlemeler aldı başını gitti. Bu yazımda hiçbir tarafı savunmayacağım. Sonuçta ortada bir iddia var ve kanıt yok ama söyleyeceğim bazı şeyler var. Hadi başlayalım.

1.Kadının beyanı esas mıdır?

                Tecavüze veya tacize uğrayan bir kadın için bu olayı birine söylemesi çok zor bir şeydir. Hele ki ortada hiçbir kanıt yok ise bu daha zordur. İşte buna rağmen bir kadın böyle bir iddiada bulunuyorsa ortada kesinlikle bir şey vardır demek doğru mudur? Neden kalkıp bir kadın kendisini zor duruma düşürecek bir olay hakkında yalan söylesin? Geçmişe baktığımızda bu sorulara vereceğimiz cevaplarda kadın böyle bir konuda yalan söylemez diyebilirdik. Ama unutmayın şuan ki olaylar Twitter’da oluyor. Sosyal medya öyle bir mecra oldu ki birkaç retweet veya beğeni uğruna çok farklı kimliklere bürünebilecek insanlar bürümeye başladı. Neyin doğru neyin yanlış olduğu belli olmayan bir mecraya dönüştü. Çoğu kişide teyit etme gibi bir şey yok. Önüne gelen bir bilgiyi iki saniye içinde hiç düşünmeden beğenebiliyor veya retweetleyebiliyor. Bu yaptığı eylemin sonucunun nerelere gideceğini düşünmüyor bile. Yaptığı o retweet eyleminin ciddiyetini bile bilmiyor. Başkaları retweetlemişse doğrudur diye düşünüyor belki. Ya da ortama ayak uydurmak istiyor. Böyle bir saçmalığın içerisinde artık “Kadının beyanı esastır.” lafıyla birisini yargılamak da akıllarda soru işareti bırakır. Tekrar ediyorum kimseyi burada savunmuyorum. Ülkemizde çokça taciz olayları da oluyor bunu da biliyorum ama ortada sadece iddia olan bir olay için sorgulama yapmak da en büyük hakkım olarak görüyorum.

                Hollywood’ta da bu tarz olayları çokça duyduk. Gencecik kızlar bir filmde oynama uğruna yapımcıların isteklerine boyun eğebiliyor. (Bu tarz olayları Jackie Collins’in romanlarında da çokça görebilirsiniz.) Yani ortada bir çıkar ilişkisi var. Ama şuanki twitterdaki olaylarda durum biraz farklı. Taciz ettiği söylenen kişiler bu yapımcılar kadar güçlü kişiler değil.

Şimdi düşünelim bir yazar böyle bir taciz olayını gerçekleştirirse başına neler gelebilir? Eğer olay ortaya çıkarsa tüm ününe, şanına leke sürmüş olur, sevdiklerinin yüzüne bakamaz olur. Böyle bir riske niye girmek ister ki? Sonuçta toplum içinde yaşıyoruz. İçimizde bir sürü kötü insan var ama toplum tarafından ayıplanmamak için bu kötülüklerini yansıtamıyorlar. Ya da yansıtıyorlar mı? Nasıl olsa ünüm çok fazla. Karşı taraf bu yaptığım edepsizliği kimseye anlatmaya cesaret edemez mi diye düşünüyor? Ya da anlatsa bile kimse ona inanmaz mı diyor? Diğer yandan böyle taciz olaylarına ihtiyacı var mı? Görüyoruz medyada. Pörsümüş yaşlı erkekler gencecik kızlarla rızaları doğrultusunda evleniyor. Bu olaylarda benim nezdimde ne kadar iğrenç gelse de ortada ne yazık ki bir rıza var. Pekala bu olaya karışan yazar da zaten böyle bir şey yapamaz mıydı?

Bu sorulara ne cevap versek de ne yazık ki hakikat tam olarak ortaya çıkmayacak. Ne yazık ki bir taciz suçu işlenmişse bunu kanıtlamak epey güç oluyor. Olmamışsa da olmayan bir şey için de olmadığını kanıtlamak da daha zor. Burada yapılması gereken her iki tarafa da aynı mesafede yaklaşıp dinleyebilmek. Maalesef bu pek öyle olmadı. Hasan Ali Toptaş’ın yaptığı bir özür mesajı ile direk “Aha suçunu itiraf etti.” İşte dendi. Tam olarak dinlenmeden bu laflar edildi. Dün ise bu iddiaları kesin bir dille yalanladı. Tabi “Yalanladı işte.” Deyip kestirip atmamak gerek. Eğer böyle iddialar atıldıysa bu iddiayı atanlar yargıya gitmeli. Olayın üstüne gitmeli. Yoksa öbür türlü çamur at, izi kalsın gibi olur.

Burada bir eleştirim de Everest yayınlarına olacak. Daha ortada iddia olarak gezen söylemler varken bu kadar acele etmemeliydi. Az beklemeliydi. Kaldı ki tüm yazarlar sütten çıkmış ak kaşık değil. Her yazarın hayat görüşünü, hareketlerini tam manası ile inceliyorlar mı? Bu yaptıkları sadece yapılan linçlere karşı hızlı bir reaksiyon alma ihtiyacı idi. Yoksa bu linçler yayınevine karşı da yapmalıydı. Burada yayınevinin daha ayağı yere basar şekilde hareket etmesini isterdim.

Ne yazık ki “Umarım Hasan Ali Toptaş böyle bir yapmamıştır.” diyemiyorum. Öyle bir durumda 20 tane yalan söyleyen insan olmuş olacak. Bu durumda çok korkunç bir şey. Öbür türlü de çok iyi bir yazar böyle iğrenç bir olaya karışmış olacak. İki ucu b.klu değnek gibi adeta. Ama şunu biliyoruz ki birkaç yazarı kurban vererek gerçekten olan taciz olayları bir hayli düşecektir. Bundan sonra bu tarz taciz olaylarına karışanlar veya karışacak olacaklar ortaya çıkması durumunda nelerin olabileceğini görüp bu eylemlerinden vazgeçebilecektir. Hakkımızda hayırlısı diyelim.

2.Aha bu yazar kötülük yapmış. O zaman okumamalıyım!

                Şimdi birde böyle diyenler var. Taciz iddiaları yüzünden Hasan Ali’yi okumak istemeyenler var. Evet güzel bir düşünce. Kötü bir insanın niye insanlarını okuyalım ki? Ama bu düşüncede isek bu durumu her yazar için yapmalıyız. Eğer yapmazsak iki yüzlü olmuş oluruz. Bu düşüncedeysek Dostoyevski’yi de, okumayalım. Hitler’in Kavgam kitabını da. Ne yazık ki çok överek bahsettiğimiz bir çok yazarın hayatı sütten çıkmış ak kaşık gibi olmuyor. Tabi olayın tazeliğinden belki Hasan Ali Toptaş’a şuan böyle yaklaşılıyor. Eğer iddialar doğru olduğu çıkarsa bundan sonra Hasan Ali Toptaş eserleri ile mi hatırlanacak yoksa yaptıkları ile mi? Zaman gösterecek artık bunu.

3.Sonuç

                Umarım sözlerim yanlış anlaşılıp linç yemem. Ben kimseyi bu yazıda aklamaya çalışmadım. Sadece bir olaya şüphe ile yaklaştım. Siz de aynı böyle yapın. Hele Twitter’da gördüklerinize iki defa şüphe ile bakın. Teyit etmediğiniz bir bilgiyi ne beğenin ne de retweetleyin. Basit gibi gözüken bu eyleminizin nelere gidebileceğini iyice idrak edin. Son olarak da bir konuda fikir alacaksanız da işin ehli olan insanları dinleyin. Neyse yahu lafı fazla uzatmadan bol kitaplı günler dilerim.

Hasan Ali Toptaş'ın Milliyet'e yapmış olduğu röportajı buradan okuyabilirsiniz.

Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.

Yorum Gönder

0 Yorumlar