Geçtiğimiz günlerde Twitter’ın gündeminde erkeklerin kadınlara yaptığı tacizler gündem oldu. Linç kültürünü seven Twitter halkı da bu konular hakkında bir sürü şey yazdı, yargısız infazlar yaptı. Bu linçlemeler sonunda intihar eden bile oldu. Bir sürü ünlü kişiye kimsenin istemeyeceği taciz iddialarında bulunuldu. Bu iddialara konu olan bir kişi de Hasan Ali Toptaştı. Hasan Ali Toptaş’ı sevmeyen kişiler direkt ben zaten tahmin etmiştim gibi lafları pusuda bekler gibi direk yazdı. Hasan Ali Toptaş’ın söylediği bir özür mesajı ile “Aha itiraf da etti!” gibi laflar da edildi. Linçlemeler aldı başını gitti. Bu yazımda hiçbir tarafı savunmayacağım. Sonuçta ortada bir iddia var ve kanıt yok ama söyleyeceğim bazı şeyler var. Hadi başlayalım.
1.Kadının beyanı esas mıdır?
Tecavüze veya tacize uğrayan bir
kadın için bu olayı birine söylemesi çok zor bir şeydir. Hele ki ortada hiçbir
kanıt yok ise bu daha zordur. İşte buna rağmen bir kadın böyle bir iddiada
bulunuyorsa ortada kesinlikle bir şey vardır demek doğru mudur? Neden kalkıp
bir kadın kendisini zor duruma düşürecek bir olay hakkında yalan söylesin?
Geçmişe baktığımızda bu sorulara vereceğimiz cevaplarda kadın böyle bir konuda
yalan söylemez diyebilirdik. Ama unutmayın şuan ki olaylar Twitter’da oluyor.
Sosyal medya öyle bir mecra oldu ki birkaç retweet veya beğeni uğruna çok
farklı kimliklere bürünebilecek insanlar bürümeye başladı. Neyin doğru neyin
yanlış olduğu belli olmayan bir mecraya dönüştü. Çoğu kişide teyit etme gibi
bir şey yok. Önüne gelen bir bilgiyi iki saniye içinde hiç düşünmeden
beğenebiliyor veya retweetleyebiliyor. Bu yaptığı eylemin sonucunun nerelere
gideceğini düşünmüyor bile. Yaptığı o retweet eyleminin ciddiyetini bile bilmiyor.
Başkaları retweetlemişse doğrudur diye düşünüyor belki. Ya da ortama ayak
uydurmak istiyor. Böyle bir saçmalığın içerisinde artık “Kadının beyanı
esastır.” lafıyla birisini yargılamak da akıllarda soru işareti bırakır. Tekrar
ediyorum kimseyi burada savunmuyorum. Ülkemizde çokça taciz olayları da oluyor
bunu da biliyorum ama ortada sadece iddia olan bir olay için sorgulama yapmak
da en büyük hakkım olarak görüyorum.
Hollywood’ta da bu tarz olayları
çokça duyduk. Gencecik kızlar bir filmde oynama uğruna yapımcıların isteklerine
boyun eğebiliyor. (Bu tarz olayları Jackie Collins’in romanlarında da çokça
görebilirsiniz.) Yani ortada bir çıkar ilişkisi var. Ama şuanki twitterdaki
olaylarda durum biraz farklı. Taciz ettiği söylenen kişiler bu yapımcılar kadar
güçlü kişiler değil.
Şimdi düşünelim bir yazar böyle bir taciz olayını gerçekleştirirse başına
neler gelebilir? Eğer olay ortaya çıkarsa tüm ününe, şanına leke sürmüş olur,
sevdiklerinin yüzüne bakamaz olur. Böyle bir riske niye girmek ister ki?
Sonuçta toplum içinde yaşıyoruz. İçimizde bir sürü kötü insan var ama toplum
tarafından ayıplanmamak için bu kötülüklerini yansıtamıyorlar. Ya da yansıtıyorlar
mı? Nasıl olsa ünüm çok fazla. Karşı taraf bu yaptığım edepsizliği kimseye
anlatmaya cesaret edemez mi diye düşünüyor? Ya da anlatsa bile kimse ona
inanmaz mı diyor? Diğer yandan böyle taciz olaylarına ihtiyacı var mı?
Görüyoruz medyada. Pörsümüş yaşlı erkekler gencecik kızlarla rızaları doğrultusunda
evleniyor. Bu olaylarda benim nezdimde ne kadar iğrenç gelse de ortada ne yazık
ki bir rıza var. Pekala bu olaya karışan yazar da zaten böyle bir şey yapamaz
mıydı?
Bu sorulara ne cevap versek de ne yazık ki hakikat tam olarak ortaya
çıkmayacak. Ne yazık ki bir taciz suçu işlenmişse bunu kanıtlamak epey güç
oluyor. Olmamışsa da olmayan bir şey için de olmadığını kanıtlamak da daha zor.
Burada yapılması gereken her iki tarafa da aynı mesafede yaklaşıp
dinleyebilmek. Maalesef bu pek öyle olmadı. Hasan Ali Toptaş’ın yaptığı bir
özür mesajı ile direk “Aha suçunu itiraf etti.” İşte dendi. Tam olarak
dinlenmeden bu laflar edildi. Dün ise bu iddiaları kesin bir dille yalanladı. Tabi
“Yalanladı işte.” Deyip kestirip atmamak gerek. Eğer böyle iddialar atıldıysa
bu iddiayı atanlar yargıya gitmeli. Olayın üstüne gitmeli. Yoksa öbür türlü
çamur at, izi kalsın gibi olur.
Burada bir eleştirim de Everest yayınlarına olacak. Daha ortada iddia
olarak gezen söylemler varken bu kadar acele etmemeliydi. Az beklemeliydi.
Kaldı ki tüm yazarlar sütten çıkmış ak kaşık değil. Her yazarın hayat görüşünü,
hareketlerini tam manası ile inceliyorlar mı? Bu yaptıkları sadece yapılan
linçlere karşı hızlı bir reaksiyon alma ihtiyacı idi. Yoksa bu linçler yayınevine
karşı da yapmalıydı. Burada yayınevinin daha ayağı yere basar şekilde hareket
etmesini isterdim.
Ne yazık ki “Umarım Hasan Ali Toptaş böyle bir yapmamıştır.” diyemiyorum.
Öyle bir durumda 20 tane yalan söyleyen insan olmuş olacak. Bu durumda çok
korkunç bir şey. Öbür türlü de çok iyi bir yazar böyle iğrenç bir olaya
karışmış olacak. İki ucu b.klu değnek gibi adeta. Ama şunu biliyoruz ki birkaç yazarı
kurban vererek gerçekten olan taciz olayları bir hayli düşecektir. Bundan sonra
bu tarz taciz olaylarına karışanlar veya karışacak olacaklar ortaya çıkması
durumunda nelerin olabileceğini görüp bu eylemlerinden vazgeçebilecektir.
Hakkımızda hayırlısı diyelim.
2.Aha bu yazar kötülük yapmış. O zaman okumamalıyım!
Şimdi birde böyle diyenler var.
Taciz iddiaları yüzünden Hasan Ali’yi okumak istemeyenler var. Evet güzel bir
düşünce. Kötü bir insanın niye insanlarını okuyalım ki? Ama bu düşüncede isek
bu durumu her yazar için yapmalıyız. Eğer yapmazsak iki yüzlü olmuş oluruz. Bu
düşüncedeysek Dostoyevski’yi de, okumayalım. Hitler’in Kavgam kitabını da. Ne
yazık ki çok överek bahsettiğimiz bir çok yazarın hayatı sütten çıkmış ak kaşık
gibi olmuyor. Tabi olayın tazeliğinden belki Hasan Ali Toptaş’a şuan böyle
yaklaşılıyor. Eğer iddialar doğru olduğu çıkarsa bundan sonra Hasan Ali Toptaş
eserleri ile mi hatırlanacak yoksa yaptıkları ile mi? Zaman gösterecek artık bunu.
3.Sonuç
Umarım sözlerim yanlış anlaşılıp
linç yemem. Ben kimseyi bu yazıda aklamaya çalışmadım. Sadece bir olaya
şüphe ile yaklaştım. Siz de aynı böyle yapın. Hele Twitter’da gördüklerinize
iki defa şüphe ile bakın. Teyit etmediğiniz bir bilgiyi ne beğenin ne de
retweetleyin. Basit gibi gözüken bu eyleminizin nelere gidebileceğini iyice
idrak edin. Son olarak da bir konuda fikir alacaksanız da işin ehli olan
insanları dinleyin. Neyse yahu lafı fazla uzatmadan bol kitaplı günler dilerim.
Hasan Ali Toptaş'ın Milliyet'e yapmış olduğu röportajı buradan okuyabilirsiniz.
Blogumun instagram hesabını takip etmek istersen buraya tıklayabilirsin.
0 Yorumlar